Tarihi

 

 

Üsküp Kalesi

 

Vardar nehrine bakışı olan ve Tepenin yüksekliğinde yerleşen Üsküp Kalesi asırlarır şehrin açık gözünü teşkil ediyor. Üsküp’ün en yüksek yeri olarak Kale yerel  ahali tarafınca itibar görmüştür. Çok eski dönemlerde, Türkler Kalenin duvarlarını inşa etmeden önce burada yerleşim yerleri vardı. En erken yaşam izleri Neolit ve eski Bronz dönemine Hz. İsa’dan yaklaşık 4,000 yıl öncesine dayanmaktadır.

Günümüzde Üsküp Kalesi , Üsküp şehrininen iyi türistik atraksiyonu sayılmaktadır, bulunduğu konumuyla şehre muhteşem bakış sunuyor ve  Eski Türk çarşısı ve diğer önemli yerlere yakın bulunması açısından da da oldukça caziptir.  

 

 

 

“KOKİNO“  MEGALİT  OBSERAVATUARI 

 

Kokino Megalit Obseravatuarı Kumanova’nın yaklaşık 30 kilometre kuze doğusunda bulunuyor.  Bu yerin çapı 100 metredir ve deniz seviyesi 1013 metre yüksekliğinde  Tatiçev Taşı dağ  zirvesinde iki düzeyde yerleşmiş bulunuyor.  Obseravatuvar, 2001 yılında keşfedilmesinden bu yana erken bronz dönemine ait özel dağ tapınağı olarak biliniyor. Yapılan detaylı arkeolojik ve astronomi incelemeler , bu yerin kutsal olmanın tüm özelliklerini içerdiğini saptamış olmakla aynı zamanda gökcisimlerini gözlemleme hususunda eski obseravatuarı teşkil ettiğini de gösterdi.

Obseravatuarın en önemli özelliği gözlemleme pozisyonlarını kapsıyor. Doğu yüzeyinde Güneş ve Aın bütün hareket özelliklerini belirlemede kullanılan özel taş işaretler bulunmuştur. Neovolkanit tepede bulunuyor, kayaları volkan kraterinden sızan püskürtülerden oluşmuştur.Obseravatuarda statik gözlemleme metodu kullanılıyormuş, bu şekilde Güneşin kış ve yaz döneminde gündönümü ile gece gündüz eşitliği pozisyonları belirleniyordu. Üst platformda arkeolojik kazılar yapılmıştır ve çok değerli malzemeler bulunmuştur, genellikle seramik kalıntılara rastlanmıştır, aynı zamanda hayvan kemikleri, piramit halterler, iki bileğitaşı kalıntısı ile kurutulmuş su yosunları gibikalıntılara rastlanmıştır. 

 

 

 

 

STOBİ SEMTİ

 

Tarihi kayıtlar ve arkeolojik akzıları Stobi ile bağlantılı yerleşim ve olaylar hakkında düzgün tarihi tablonun oluşturulmasını sağlıyor.

Antik ve klasik döneme ait bulunan kalıntılar muhtemelen Şehrin başlangıcını belirliyor. Az sayıda bulunmaları ve yazılı kaynakların eksikliği, yerleşim yeri ve  nufüsü konusunda belirli sonuçların elde edilmesini engeliyor.

Stobi hakkında en eski yazılı delil Liviy’in kaleme aldığı  “Ab Urbe Condita” (“nezaman şehir kuruldu”) kitabında rastlanmaktadır ve V. Filip’in Dardanlılara karşı elde ettiği zaferi konu ediyor. Liviy kitabında savaşın Stobi yakınlarında Hz. İsa’dan önce 197 yılında yaşandığını yazıyor. Onun Stobi hakkında verdiği  ikinci bilgi bizleri Makedonya’nın Roma işgali dönemine taşıyor ve Hz. İsa’dan önce 197 yılında Stobi tuz konusunda üçüncü bölgede ana ticari merkezi oluşturduğu döneme taşıyor. Arkeolojik kazılar Helenik semtine ve eski mezarlığına bağlı yeterlice veriler keşfetmiştir, bu bilgiler şehrin gelişiminin seyrini sağlıyor.

Roma hükümdarlığı döneminde süregenli gelişiminin ana etkenini ticaret  ve Stobi oluşturuyordu.

 

 

 

 

Antik Şehir Heraklea Linkestis

 

Heraklea Linkestis Manastır şehrinin güney bölümünde, Baba dağının eteklerinde  yerleşen antik şehirdir. Şehrin adını Argeadi Makedon Krallık Hanedanı efsane kahramanı ve kurucusu Herakle’den almıştır, Linkestis sıfatı ise Linkestida bölge adının anlamında olmakla bu yerde şehir kurulmuştur. Şehir Makedon kralı  Filip II. Makedonski   tarafından M.Ö. IV asırda kurulmuştur.

Günümüzde Heraklea alanında, 5. Ve 6. y.y. ait opus sectile ve opus tessalatum yapımlı döşeme mozaiklerle süslü,  birçok kutsal yapı kalıntıları bulunmuştur.Bunlar arasında Heraklea’nın merkez şehir alanına yaklaşık 250 metre yakınlığında yerleşen, Küçük Bazilika (A), Vatandaş Bazilikası (B), Büyük Bazilika (C);bundan başka burada erken Hristiyan ve Orta çağ mezarlıkları bulunmuştur, bundan başka Roma dönemi mahkeme verandası (M. II  y.y.), Roma dönemi banyo (M.II y.y.), Roma Dönemine ait tiyatro (M.II y.y.), Erken Hristiyan Dönemine ait  Biskoposluk rezidansı ( IV’den VI’ı y.y.), Jüstinyen döneminden içme su şehir çeşmesi ( M. 562 y.). Günümüzde bu yerde farklı kültür etkinlikler düzenleniyor, türistlere önceden bildirimle saat 08:00-19:00 arası açıktır.

 

 

 

 

Markovi Kuli (Krale Marko Kuleleri)- Pirlepe

 

Markovi Kuli (Krale Marko Kuleleri)Makedonya’nın Pirlepe şehrinin kuzey batısında Varoş semtinin üzerinde bulunuyor. Markovi Kuli mekanı,  Makedonya’nın en canlı orta çağ kalelerinden birinde bulunuyor. 120-180 metre yüksek tepede yerleştirilmiştir ve yoğun granit taşlarla örtülü yüksek yamaçlarla çevrelenmiştir.  Bir dönemki semtin üst  bölümüne hem  kuzey ve hem de güney taraftan ulaşılabilir.

Kırk  yıllık arkeolojik araştırmalar sırasında keşfedilen kalıntılar Keramiya erken antik semtin varlığını gösteriyor. Roma döneminde bu küçük köy semti güneybatı alana genişlemiş, bunun en belirgin ipucunu bir erken hristiyan bazilikasına ait birkaç mermer unsurlar veriyor. Bu alanın savunma duvarı XIII ve XIV y.y.aittir ve iyi durumda bulunuyor. Duvarlar yaklaşık bir metre kalındır ve daha zayıf kireç harçtan örülü olmakla, büyük kiraç kayalarına dayanmaktadır. Volkaşin ve Marko sarayı da burada yerleşikmişç  Kuzey Kapının bileşik zemini vardır, bu husus alanın birçok yeniden inşa  ve onarımın yapıldığının göstergesidir. Kimi tarihi bulgulara göre, XIV y.y. ikinci yarımına kadara, ve daha geç dönemde bu Kaleyi yaklaşık 40 asker muhafaza ediyordu. Semt  Akropolün güneyinde yaklaşık 3,6 hektarlık alanda yerleşikti.Kuzey tarafında çift kapısı ve girişler arasında büyük nöbet yeri vardır. Güney duvarda üç iyi korunmuş Kule bulunuyor. Savunma duvarının en alt kemeri birçok dizi kısa duvardan ibarettir. Arka tarafta  kayaya yerleşik mezarlar vardır. XIV. Asırda bu bölüm etraf ahalinin Türk istilasından  geçici sığınma yeriydi. 

 

 

Kral Marko’nun ölümünden sonra, 1395 yılında bu semt Türk askerinden ele geçirildi ve bundan dolayı semte hayat tamamıyla söndü. Bu semtin ahalisi yakın bölgelerde sığınma teşebüsünd ebulundu. Bundan sonra Markovi Kuli eteklerinde seyrek yapılı semt gelişmiştir. Bu semt birkaç mahalleye bölünmüş ve her mahallenin kendi kilisesi varmış. XIV. Y.y. da bu yeni semt Varoş adını almıştır ve günümüzde de aynı adıyla mevcuttur. 

 

 

 

OHRİ – ANTİK LİHNİDA

Antik şehri Lihnidos’un (günümğz Ohri) varlığı Fenikli Kadmo’ya  ait efsaneye bağlıdır,  O Teba’dan Beotya’ya sürgün edilerek, Enhelelerden kaçmış ve Ohri gölü kıyısında Lihnid şehrini kurmuştur. Lihnid ve daha geniş çevresi Desaretliler kavminin öncülüğünde İlirliler tarafından yerleşime sahiptir.Büyük İskenderin babası Filip II.  M.Ö. 353 yılında bu şehri istila etmiş ve o zamandan Lihnid Ohri gölü etrafında bulunan şehir adı olarak geçiyor. Ohri sakinlerinin Lihnidyalılar olarak anıldığı dönemee ait bir taşüzerinde yazı bulunmuştur.

Lihnid şehrine ait en eski bilgiler M.Ö. 217 yılına aittir ve bu alanlarda kimi Roma eylemlerine ilişkindir. Bu olaylardan önce şehri Makedon İmparatorları yönetiyordu. Lihnid şehrinin ilerideki tarihi çok ilginçolaylarla doludur. M.Ö. 208 yılında Erol ismind ebir zat şehri işgal etmiş, M.Ö. 196 yılında ise İlir kralı Pleurat Roma fetihçilerinin ortağı olmuş.

Şehrin ismi M.Ö. 170/169 yıllarında Roma askeri üssü olarak anılıyor- bu dönemde Makedon kralı Persey ile çok sayıda savaşlar belirgin. Makedon kralları döneminden beri Lihnid şehri para yapımıyla ünlüydü. Paraların bir tarafında ortasında yıldızlı Makedon kalkanı bulunuyordu, paranın diğer tarafında ise kohlrabı ve  Lihnidion yazısı bulunuyor.Bu nadir paralardan sadece iki tane bulunmuştur ve biri Ohri Kültür Anıtlarını Koruma Kurumunda diğeri de İstanbul’da bulunuyor. 

 

 

BARGALA – İŞTİP

 

Antik şehir Bargala bundan böyle de antik dönemden malzemelerin ana kaynağını oluşturmaya devam ediyor. Bargala şehri hakkında 415 yılında Halkedonik toplantısı belgelerinde söz edilmektedir.  Bu şehrin adı 371 yılına ait bir kapı yazısında anılıyor ve şehrin kapısının kurulması için anı-levha oluşturuyor. Levha Lençe yerinde, Bregalnitsa nehrinin sol kıyısında bulunmuştur. Bu anıt antik şehri Bargala’nın nerde bulunduğunu gösteriyor. Bargala ismi Trakya kaynaklıdır.

Kentsel görünümlü Bargala adlandırılan eski antik yerleşim yeri Dolni Kozyak’ta bulunuyordu. Bu şehir IV. y.y. sonlarında  Doğunun hethinde Roma lejyonlarına askeri  üss görevi görüyordu ve daha sonraları yıkılmıştı. Arkeolojik bulgulara göre, ahali Goren Kozyak’ta Kozyak nehrinde yeni şehir kurmuşlar. 

 

 

Şehir V. Ve VI. y.y.  Başpiskoposluk merkezine dönüşmüş. Bargala şehri yıkılmış ve ahali çok kısa zaman içerisinde başka yerlere göçmüş. Eski başpiskoposluk merkezinin Kilise geleneği Sloven döneminde de bölged varlığını korumuştur. Daha yeni dönemde Kurum ve İştip müzesi arkeologları VI. y.y. ait daha bir Bazilika keşfetmişler. Bargala’da üç Bazilika mevcutmuş. Bundan madda arkeolojik kazılarda kuzey doğu kesiminde şarap mahzeni de bulunmuştur. Bargala bundan böyle de en eski tarihi meskan oluşturmaya ve Makedonya arkeologları için sonsuz ilham kaynağı oluşturmaya devam ediyor. 

 

 

İŞTİP KALESİ – İSAROT

 

İsar Kalesi şehrin özel simgesini oluşturuyor. Kale, Bregalnitsa nehri suları düzeyinin 150 metre  üzerinde inşa edilmiştir. Araştırmacılar 2009 yılında İsar zirvesinden nehre kadar giden tünelin 30 metresini keşfetmiştir. Bunu,  İsar altında gizli tunel vasıtasıyla fethedilen İştip şehrinin en eski efsanesini tasdik ediyor. Geçen dönem içerisinde gerçekleşen araştırmalar derin tarihini tasdik ediyor.

Amaç Kalenin korunması ve onarılmasının yapılmasıdır, 2011 yılının sonlarına doğru tamamıyla aydınlatılması gereklidir. Kale Bregalnitsa nehrinin kolu sayılan ve şehir içinden geçen Otinya nehrinin sol kesiminde bulunuyor.

Astibos yeri II. ve VI. y.y. ait çok sayıda taş anıtları vasıtasıyla arkeolojik açıdan tasdik edilmiştir. Bu dönemden tunel de bulunuyor ve İsar’ın zirvesinden Batı Bregalnitsa’ya kadar granit kayalardan geçiyor. İsar’ın doğu eteklerinde VI. y.y. ait erken hristiyan bazilika kalıntıları keşfedilmiştir. 

 

 

 

ANTİK ŞEHRİ STİBERA

Stibera veya arkeologların tercih ettikleri deyimle  Makedon Pompeyası Makedonya’nın en eski kentlerinden biridir ve aynı zamanda en cazip antik kent yerleşim yerini teşkil ediyor. Pirlepe’nin Çepigovo köyü yakınlığında ve kalıntıları Bastion tepesinin Güney yamaçlarında bulunuyor, yamaçlarında Kara Nehir’den kaynaklanan (Erigon) Blato kaynağı akıyor. Bu bölgede farklı mermer süsler, heykel ve büstler bulunmuştur, Tihe tanriçesinin de heykeli bulunanşar arasındadır.

İbadethane gemi (naos) ve lobiden ibarettir. Duvarları taş ve katı harçtan inşa edilmiş, temelleri de kuvvetli ve büyükmüş.Naosun inşa edilme metodu tipik Romalıdır. Keşfedilen mimari yapılar arasında antik lise ayırt edilmektedir. İki ayrı binadan ibarettir: ibadetgah ve kahramanlar sütunlar dizisi  ve kürsüden ibarettir. 

 

 

SAMOİL KALESİ

Ohri Kalesi Çar Samoil adını taşıyor, Çarlık döneminde hükümdarlığının bir döneminde Ohri şehrini başkent  olarak seçtiği gerçeğine dayanıyor. Kale en eski zamanlardan günümüze kadar , Ohri tarihinin tamamıyla bağlantılı profan bir yapıdır. Lşhnid şehri ve Kale ilk kez Makedon Kralı Filip V. Döneminde M.Ö. 209 yılında Liviy tarafınca anılmıştır. Bu veriler M.Ö. III y.y. sonlarında Kalenin tamamıyla inşa edildiğini ve Lihnidos (Ohri) şehrinin kilit anlarında fonksiyonel olduğunu gösteriyor.

Büyüklüğüyle günümüz Kale görünümüne  muhtemelen miladı IV. y.y. kavuşmuştur, bu kombine inşaat tekniğinden anlaşılmaktadır  – opus mixtum (dört ve üç sırada dizili tulalar ve kireç harçıyla örülüdür). Tarihi kaynak kayıtları, bu tür şehir kalelerinin güçlü koruma rölü taşıdığını gösteriyor ve dolayısıyla 479 yılında Doğu Gotlar kralı Teodori Amali, Makedonya’dan Yeni Epir’e kampanyası sırasında Lihnidos’u işgal etmeyi başarmamıştır,çünkü “Şehir bir Kale içinde yerleşikmiş ve duvarların içinde zengin (su) kaynakları varmış”. 

 

 

Tarihi durumlara göre daha az veya daha çok odakta bulunan Kale yenileniyor veya yok ediliyordu. Yine de zaman diliminde geç antik çağdan günümüze kadar, genellikle pek değişmemiştir: özgün şekli olarak geç X. y.y.  ve erken XI. y.y. inşa edilen Kalenin merkezi kabul ediliyor. Bu dönem Çar Samoil’in hükümdarlığı dönemi olmakla Ohri ilk Makedon-Sloven Çarlığının merkezine dönüşmüştür, tarih biliminde bu durum farklı açıdan değerlendiriliyor. Samoilin 104 yılında ölümünden sonra, Vasiliye II. Ohri şehrini  savaş etmeden ele geçirmiş ve tabiyatıyla Kale hasar görmemiştir. XIV y.y. ikinci yarımında büyük semt papazı Andrea Gropa’nın Ohri ve bölgesinde hükümdarlığı sırasında Kale yenilenmiş ve onarılmıştır. 

 

 

 

Promote your Service

Activity

Add up to 3 images.

Validation code:
Enter the code above here :

Can't read the image? click here to refresh.